Hakkımda
Merhaba, bana değer verip bu yazıyı okumayı tercih ettiğiniz için öncelikle teşekkür ederim. Burada klasik firmaların hakkımda yazıları gibi bir yazıdan ziyade kişisel geçmişim ile alakalı sohbet tarzında size kendimden bahsetmeye çalışacağım. Umarım beğenirsiniz.
1989 yılında polis memuru bir baba ve ev hanımı bir annenin ilk çocuğu olarak İstanbul'da dünyaya geldim. Babamın görevi sebebiyle İstanbul ve Sivas'ta bulunduktan sonra 1997 yılından itibaren Aydın'da yaşamaya başladım. Lise eğitimimin sonuna kadar orada oturdum. Babam emekli oldu fakat ailem halen Aydın'da ikamet etmekte. Memlekette Denizli, dede toprağı hala orası. :)
Anadolu lisesi 2007 mezunuyum, ama Anadolu Lisesi'nin Anadolu Lisesi olduğu zamanlar :) ilk yıl hazırlık eğitimi verilen dönemler. Aynı sene Sakarya Üniversitesi Metalurji ve Malzeme mühendisliğini kazandım 57.000 sıralama ile, bu zamanlarda herkesin ''vaayy çok iyiymiş'' dediği bir sıralama ama o zamanlar gayette düşük bir sıralamaydı çünkü bu kadar çok kontenjan yoktu, mezunların değeri daha yüksekti, keşke kontenjanlar öyle kalsaydı da, onlarca üniversite açılması yerine mesleki eğitimlere önem verilseydi. Neyse girmeyelim o konulara şimdilik. :) Valla üniversite hayatım gayette boş geçti, okuldan eve - evden okula 4 sene geçirdik, sınav zamanı çalıştık, boş zamanda ya lost / prison break izledik ya da pes oynadık, değerlendiremediğim o zamanlarıma o kadar yanıyorum ki şimdi. Sosyal medya - youtube daha yeni popüler oluyor şimdiki gibi fırsatları da göremiyoruz, bizi yönlendirebilecek, gelişimimize katkı sağlayacak birileri de olmadığı için, 4 yıl sonunda 2,13 ortalama ile diplomamızı aldık.
Erkekler için mezun olunca akıllardaki ilk soru işareti askerlik oluyor haliyle, o olmadan iş bulamayacağımızı zannediyoruz, bende mezun olduktan bir kaç ay sonra askere gittim, 6 ay kısa dönem ( o zamanın tabiriyle poşet ) askerliğimi Diyarbakır Dicle ilçesinde sağ salim tamamlayıp baba evi Aydın'a döndüm.
Mezuniyetim gereği çalışabileceğim sektörler Demir-Çelik ve Seramik sektörleri. Aydın'da küçük sanayi içerisinde yüksek kalitede üretim yapan ve yakın zamanda da organize sanayide fabrika kuracak olan bir firma vardı. Onların iş ilanlarını görünce başvurdum ve görüşmeye gittim. Zaten Aydın'dan bir Metalurji ve Malzeme mühendisi aradıkları için, hiç sorgu sual olmadan, iş bu maaşta bu deyip istersen yarın gel başla gibi bir durum oldu. 2012 yılında asgari ücret 700-750 TL arası bir rakamdı, fabrikada çalışan işcilerin %90'ı da bu maaşı alıyor, bana da o gün için 850-900 TL arasında bir rakam teklif edilmişti. Hani mühendis sonuçta, bi tık fazla verelim hesabı :) Açıkcası o dönem ingilizcem iyi değil, iş tecrübem yok, ailenin evinde kalma rahatlığıyla bu şekilde bir iş bulabilme de çok mümkün olmadığı için kabul edip başladım işe. Orada 15 ay çalıştım, bu süreçte farklı firmalarla iş görüşmeleri de oldu İzmir'de, Manisa'da, Kocaeli'de, hepsi de ingilizce talep eden pozisyonlardı, o yüzden hiç birinden olumlu dönüş alamadım. Bende ingilizce öğrenmeye karar verdim.
Babamın devlet memuru olmasından dolayı yeşil pasaport hakkım vardı, ama hiç üniversite dönemi aklıma gelmemişti onu kullanıp bir seyahat yapmak. Tabi bunda bu seyahati yapacak maddi imkanı yakalayabilme ihtimalinin düşüklüğü de olabilir. Yeşil pasaport alabilmeniz için 25 yaş altı olmalı, sigortanız olmamalı, bir de öğrenci olmanız gerekli. Ben bu şartları bildiğim için 1 önceki sene ÖSS'ye girip Aydın'da bilgisayar öğretmenliği bölümünü kazanıp kayıt olmuştum. Bunu yeşil pasaport için yapmıştım ama şimdi ki aklım olsa o bölümü okuyup yazılımcı olmakta isterdim. :) Bunlarla birlikte 24 yaşında, sadece 1 yıl geçerli bir yeşil pasaportum oldu ve yurtdışı dil eğitimlerini araştırmaya başladım.
12 haftaya kadar vize olmaması ve uygun fiyatlarından dolayı Malta'yı tercih ettim ve 2013 Eylül'ünde Malta'ya dil eğitimine gittim. O dönem yaşadıklarımı ve tecrübelerimi de ayrı bir blog sayfasında paylaştım bu linkten ulaşabilirsiniz. http://maltada12hafta.blogspot.com/
Malta'da ki eğitimde son ay'a girerken, liseden yakın arkadaşım Özlem'in tavsiyesiyle EVS ( Avrupa Gönüllülük Hizmeti) programlarını araştırmaya başladım. Şimdi ki adı ESC oldu. O zaman için tam ben Malta'dan Türkiye'ye döndükten 1-2 hafta sonra başlayacak 2 aylık bir program vardı. Bu programda herhangi bir ücret ödemiyorsunuz, Avrupa Birliği tüm masraflarınızı karşılıyor, hal böyle olunca bende Malta'da geliştirdiğim ingilizcemi biraz daha pratik ederim diye programa başvurdum ve kabul aldım.
2014 yılbaşında bu programa katılmak üzere Makedonya'nın Kavadarci şehrine gittim. Aslında programda şehirdeki çocukların sigara-alkol-uyuşturucu gibi zararlı maddelerden uzak durmalarını sağlayacak aktiviteler yapılıyordu. Biz gittiğimizde hem kış olması hem de okulların kapalı olması nedeniyle açıkcası pek bir şey yapamadık. Toplamda 3-4 aktivite falan düzenledik, uzun dönem giden arkadaşlar daha aktifti tabi, bu programı uzun dönem yapmanızı tavsiye ederim. Benim açımdan en büyük avantajı ingilizce oldu çünkü orada biz gibi farklı ülkelerden gelen bir çok gönüllü yabancı ile sosyalleşme ve ingilizcemi pratik etme imkanı buldum. Amerika, Almanya, Portekiz, Fransa, Estonya, İtalya gibi ülkelerden kişilerle çok güzel ortamımız vardı valla :)
Orada iken şu anda ki eşim ile ilişkimiz başladı ve ondan yaklaşık 1 sene sonrasında da evlendik :)
Makedonya'dan döndükten sonra bir kaç ay iş baktım ve İzmir Kemalpaşa'da büyük bir seramik fabrikasının Ar-ge departmanında göreve başladım. Ar-ge dediğimde böyle ofiste bilgisayarlar falan değil, binlerce ton seramik tozunun, büyük çamur karma motorlarının arasında eski bir laboratuvar. İşe başladıktan bir kaç hafta sonra, bir gün ekipte çalışanların hepsi laboratuvar'ın çeşmesinde abdest alıyor. Allah allah diyorum, bugün cuma değil, bunların hepsinin 5 vakit namaz kılma ihtimali de düşük, ne oluyor diye sorarken öğrendim ki o departmanda 5 yıl boyunca çalışan bir kişi de akciğer hastalığı çıkmış 1 sene önce, o gün de vefat etmişi, arkadaşlarda cenazeye gideceklermiş, ondan abdest alıyorlarmış, o gün bir soğuk duş aldım zaten.
1 yıl orada çalıştıktan sonra artık bu mesleğin bana göre olmadığına karar verdim, çünkü benzer durumlar ilk işyerimde de vardı. Orada çalıştığım dönemde eşimle evlendik. İşten ayrıldıktan sonra Aydın'a yerleşme kararı aldık, eşim özel bir kolejde ingilizce öğretmenliğine başladı bende uzun süredi aklımda olan yurtdışı eğitim ve vize danışmanlığı işi ile alakalı bir şeyler yapmak istiyordum. O zamana kadar ki yurtdışı seyahatlerimden ötürü hem vize işlemlerine hem de aldığım dil eğitiminden dolayı yurtdışı eğitim konusuna yatkındım.
Aydın'da bu tarz bir firma olmamasından dolayı orada bir ofis açmaya karar verdim ve ilk girişimcilik hikayem burada başlamış oldu. Bir yurtdışı eğitim danışmanlığı firmasından franchise alarak ofisi açtım, tabelalar, ofis içi mobilyalar, tanııtım broşürleri vs. ( o zamanlar hakim değiliz tabi sosyal medyaya) bir çok masraf yapıp başladık. Bu süre zarfında İngiltere, Amerika, Kanada, Malta, Polonya gibi ülkelere öğrenci gönderdim ayrıca diğer ülkeler içinde gelen taleplere göre turistik vize başvurularını gerçekleştirdim.
O zaman para kazanıyordum ama ilk firma kurma tecrübesi olduğu için, kirası, bağ-kur'u, vergiler derken pek bir şey kalmıyordu elde, böyle olunca bende ofisi kapatmaya karar verdim, o dönemki işverenim işi öğrendiğim için benimle normal maaşlı çalışan olarak devam etmemi teklif etti, bende kabul ettim. 2,5 sene de bu şekilde çalıştım. Bu süre zarfında işverenime youtube'a içerik üretmemiz gerektiği ile alakalı tavsiyelerde bulunuyordum, çünkü youtube'un popülaritesi günden güne artıyordu bende kendimi o platforma yakın hissediyordum. Bu çağrılarıma cevap alamayınca oradan ayrıldım, kendi youtube kanalımı ve kendi şirketimi kurup aynı alanda hizmet vermeye devam ettim.
Youtube kanalı açarken tabi ki insanın aklında hizmetlerinin tanıtımını yapmak, oradan gelir elde etmek var, ama inanın ondan önce benim 4 yıllık süre içerisinde tecrübe ettiğim insanların mağduriyeti yer aldı biraz. Her sektörde olduğu gibi maalesef bizim sektörde de umut tacirleri çok fazla. İnsanların yurtdışına gitme hayallerini kullanarak verdikleri hizmetin karşılığından çok daha fazlasını talep edebiliyor ya da vize alma ihtimali çok düşük olduğu belli olan insanlardan bile yüksek rakamlar talep edip, sonunda başvuran için hüsran ile sonuçlanan durumlarla karşılşabiliyoruz.
İlk bana dokunan olaylardan biri 2018 yılında bir arkadaşın gönderdiği mesajdı. O zamanlarda Ankara Antlaşması'nın bitme durumu vardı, Brexit ertelenince ertelenmişti gerçi. Arkadaş, eşi ve bir çocuğu için, yapılan yanlış yönlendirmeler sonucu yaklaşık 27.000 TL parası boşa gitmiş, elde aldıkları vize retleri vardı sadece. O zamanlarda Sterlin 5 TL civarı, bugünün rakamını siz düşünün. Orada en çok üzüldüğüm konuda danışmanın iş bilmezliği yüzünden bu kadar masrafların yapılması, aslında ortada bir dolandırıcılıkta yok. Bu arkadaşlara önce turist vizesine başvurup İngiltere’de Ankara antlaşmasına başvurmaları tavsiye edilmiş. Bu başvuruları yaparken de erken sonuç alma, randevusuz gitme gibi bir çok hizmetten faydalandırmışlar, İngiltere vize başvurusu yapanlar bilir, erken sonuç almak için yüksek bir rakam ödemeniz lazım, randevusuz girecekseniz başka rakam ödemeniz lazım, bir de çocuk için hiç başvuru yapmamışlar, vize başvuru merkezine gidince, form doldurma, kapıda randevu, erken sonuç alma hepsini alınca binlerce lira orada ödemişler vs. vs. Bu arkadaşın mesajını okurken kanım donmuştu gerçekten.
Bu olaydan sonra dedim ki elimden geldiğince benim bu durumları anlatmam lazım, mağduriyetleri gidermem lazım. Günümüze geldiğimizde görüyorum ki hepsini engelleyebilmemin imkanı yok, ama dilim döndüğünce vaktim yettiğince insanlara faydalı bilgiler aktarmaya çalışıyorum. Kanalımdaki videolara bakarsanız, kendi başvurularınızı nasıl yapabileceğinizi, vize başvuruları ile alakalı güncel bilgileri, tecrübe yaşayan insanların deneyimlerini aktarmaya çalışıyorum. Tabi tüm bunlarının yanında yukarıda da bahsettiğim gibi kendi firmam bünyesinde danışmanlık hizmetleri veriyorum ki, bende ailemle güzel zaman geçirebileyim ve daha fazla içerik üretmeye imkanım olsun diye.
Son olarak bahsedeceğim konu, benim firmamın ismi de Necip OĞUZ. Xxxxx Yurtdışı Eğitim ve Vize Danışmanlığı adı altında bir tanınma istemedim açıkçası, çünkü bizim sektörde kişiler hata yaptıklarında ve bunu kabullenmediklerinde bu ismin arkasına saklanıp, yeri geldiğinde firmaya yeri geldiğinde çalışanlarına suç bulabiliyor ve aradan sıyrılabiliyorlar. Tabi ki benim böyle bir durumum olacağından değil ama youtube algoritmasının da isim ile kanalları desteklemesi, benimde kendi adımla ilerlemek istememden dolayı şimdilik bu şekilde devam ediyorum. Önümüzdeki dönemde farklı bir yapılanmaya gider ve farklı bir firma kuracak olursam onu da zaten sizlere sorarak beraber karar veririz diye düşünüyorum.
Uzun lafın kısası yaklaşık 6 yıldır ağırlıklı İngiltere ve Kanada olmak üzere, Amerika, İrlanda, Malta ve bazı schengen ülkeleri için turistik, eğitim, çalışma alanlarında hakim olduğum vize türleri için danışmanlık hizmeti vermekteyim.
Buraya kadar okuma zahmeti gösterdiyseniz çok teşekkür ederim, size bir çay borcum olsun, bir videonun altına ya da bir instagram gönderisinin altına yorum yazıp şehrinizi yazarsanız gelecek olursam sizinle orada da tanışmak isterim. ( Bakalım bu covid belası ne zaman müsaade edecek rahat rahat buluşmalara )
Görüşmek üzere.
Necip OĞUZ